Öğretmenlik; çocukluğumuzdan büyüdüğümüz ana kadar bize hep kutsal olarak anlatılan bir meslek olmuştur. “Çocuğunuz hangi mesleği seçmeli” sorusuna anne ve babalar için, öğretmenlik en başta gelenler arasında yer almıştır. Peki bu mesleği diğerlerinden ayıran ve kutsal kılan nedir?
İnsan, gözünü açtığı ilk andan itibaren öğrenmeye başlayan bir canlıdır. Bebeklik döneminizden itibaren etrafınızda bulunan herkesten ve herşeyden birşeyler öğrenmeye başlarsınız. Anneniz, babanız, kardeşleriniz sürekli size yeni birşeyler öğretmek için etrafınızda pervane olur. Belirli bir yaştan sonra ailenin çocuğuna katacağı bilgiler kısıtlanır. Bu sebeple aile içi eğitim ve öğretim yetersiz kalır. Bu dönemden sonra bireyler çocuğunu okullara yani öğretmenlere teslim eder.
Öğretmen; insanları eğitmeyi ve öğretmeyi meslek edinen, eğitim kurumlarında çocuk ve gençlerin eğitim öğretimlerine rehberlik eden, yön veren ve yaşama hazırlayan kimsedir. Öğretmenlik çocukluğumuzdan büyüdüğümüz ana kadar bize hep kutsal olarak anlatılan bir meslek olmuştur. Anne ve babalara çocuklarının hangi mesleği seçmeleri sorulduğunda öğretmenlik hep en başta gelenler arasında yer almıştır. Peki bu mesleği diğerlerinden ayıran ve kutsal kılan nedir?
Güven ve fedakarlık…
Öğretmen olmak güvenilir olmayı gerektirir. Çocukluğunuzun daha en başında, anne ve babanızdan başkasına güvenmediğiniz o anlarda sizin emanet edildiğiniz kişidir öğretmen.
Öğretmen olmak fedakar olmayı gerektirir. Aldığınız maaşın, devlet imkanlarının yada meslek şartlarının hiç biri, karşılığı değildir verilen emeklerin. İnsan yetiştirmenin maddi bir karşılıkla ölçülmesi yada kıyaslanması yetersiz kaldığı için, onu kutsal kılan da budur.
Öğretmen; Anadolunun en ücra köşelerinde bile görevini onurlu bir şekilde sürdürmeye çalışan, en zor anlarda okuluna giden, öğrencilerine hep daha fazlasını sunabilme uğraşında bulunan eli öpülecek, önünde saygıyla eğilenecek, ve gelecekte ülkemizi belirsizliklere bırakmamak için çocuklarımızı en iyi şekilde eğiten fedakar insandır.
Çocukluğumuzdan itibaren bizleri yetiştiren, bize bilgi veren, bizi birey yapan, bizi topluma kazandıran, bizi yoğurup şekillendiren, ailemizden sonra, öğretmenlerdir. “İnsan yetiştirmek” toplumun en zor işidir. Bu apayrı bir bilgi, beceri ve fedakarlık ister. O yüzdendir ki öğretmenlik kutsaldır.
Derler ki iyi öğretmen; iyi öğreten değil öğrenmeyi öğretendir.
Benim hayallerimin arasında öğretmenlik oldu fakat hiç bir zaman ağır basmadı. Çünkü öğretmenlik, sadece öğrenciye kitapta olan bilgiyi aktarmak değil daha fazlasını sunabilme heyecanını taşıyabilmektir. Bir meslekten daha fazlasıdır öğretmenlik.
Öğretmenliğin amacı; öğrenmeyi arzulayan, merak eden, sorgulayan ve iyi insan olmayı amaç eden insanlar ve liderler yetiştirmektir.
Tarihimizde yaşadıkları döneme damga vuran, yetiştirdikleri öğrenciler ile günümüze kadar ismini taşımış bir çok öğretmenimiz vardır.
Akşemsettin; İstanbul’u feth eden bir komutan yetiştirmiştir. Yüzbaşı Mustafa Sabri Bey ise; onlarca savaş sonrası yeniden bir ülke inşaa eden Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi bir lideri yetiştirmiştir. Dediğim gibi öğretmenlik sadece kitapdaki bilgiyi öğrenciye aktaran değil ülkesine ve dünyaya faydalı olabilecek liderler yetiştirebilmektir.
Peki güven ve fedakarlık beklediğimiz, liderler yetiştirmeli dediğimiz bu meslekteki insanlara yeteri kadar değer verebiliyor muyuz? Yada onlara iyi bir eğitim sunabilmeleri için yeterli ortamı sağlayabiliyor muyuz? Ne yazık ki ülkemizde zaman zaman öğretmenlerimizin maaşlarının yetersiz olduklarını, yaşadıkları geçim sıkıntılarını, eğitim öğretim kurumlarının hala günümüz şartlarında eksik kaldığı söylemlerini duyuyoruz. Avrupa'nın bir çok ülkesindeki meslektaşları ülkenin en çok maaş alan meslek grubuyken, ülkemizde bu durum ne yazık ki hala gözardı ediliyor. Eğitimcilerinizin geçim sıkıntısı yaşadığı ortamda nasıl öğrenmeyi arzulayan bir nesil yetiştirmesi beklenebilir ki.
Sadece geçim şartları da değil öğretmenlerimizin sorunları. Özellikle doğuda ve güneydoğuda, mal ve can güvenliği tehlikede olan insanların başında da olan öğretmenlerimizin terör örgütü tarafından öldürülme yada kaçırılma korkusu. Bu korkuya bağlı olarak orada oluşan öğretmen açığı. Bir tarafta öğretmen açığı, diğer tarafta ise atama bekleyen öğretmen adaylarımız... Bunlarda sadece bizim ülkemize mahsus gariplikler(!) olsa gerek…
Son yıllarda Cem Yılmaz ile dilimize dolanan “Eğitim şart!” deyimi, gerçek anlamı düşünülmeden, sırf espiri yapmak için kullanılsa da, eğitimin gerçekten insan hayatında çok büyük önemi olduğunu vurgulamalı ve bu yüzden bütün ciddiyetimizle hepimiz “Eğitim şart” diyebilmeliyiz.
Öğretmenlik öyle bir meslektir ki bir kaç sayfada anlatılması yada tarif edilmesi mümkün değildir.
Aslında Hz. Ali’nin bir çift sözü öğrenmenin ve öğretmenin ne kadar kıymetli olduğunu özetlemektedir.
‘Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum’
**Bu yazı Özkan Gözütok tarafından Mavi Dergisi için hazırlanmıştır.
İstanbul Dışı sayfalarımızın bu sayıdaki konuğu Düzce’den Serbay Dijital Reklam Ajansı oldu. Düzce ve Bolu’da faaliyet gösteren reklam ajansına dair merak ettiklerimizi ajansın kreatif direktörü Özkan Gözütok’tan dinledik.
Bizim Serbay Akademi’deki amacımız; Serbay’ın markalarına, çalışanlarına, müşterilerine ve iş ortaklarına çeşitli eğitim ve etkinlikler düzenleyen tabiri caizse bir “okul” olmaktır.
Bolu’da yepyeni bir serüvene başladık. Yeni Ar-Ge merkezimizi hayata geçirdik. Gelişimimiz hız kesmeden sürüyor ve sürmeye de devam edecektir.