Google şirketini 1998 yılında kuran iki ortak Larry Page ve Sergey Brin, 20 yıldan kısa bir süre sonra dünyanın marka ve piyasa değeri en büyük şirketlerinden birisini yöneteceklerini acaba o günlerde hiç düşünmüşler miydi? Bu soruya yanıt vermek bizi kaçınılmaz olarak bu iki adamı, bazı yakın arkadaşlarına göre iki azimli dahiyi daha yakından tanımaya yönlendirmektedir.
Larry Page
26 Mart 1973 ABD Doğumlu
Michigan Üniversitesi Bilgisayar Mühendisi Mezunu
Annesi: Gloria Page
Babası: Carl Victor Page, Bilgisayar Bilimleri Profesörü
Yahudi Kökenli
Serger Brin
21 Ağustos 1973 Moskova, Rusya Doğumlu (6 Yaşındayken ABD’ye Göç Etmiş)
Michigan Üniversitesi Bilgisayar Mühendisi Mezunu
Annesi: Eugenia Brin, NASA Bilim İnsanı
Babası: Michael Brin, İstatistik Profesörü
Yahudi Kökenli
Stanford Üniversitesi, William Gates Bilgisayar Bilimleri Fakültesi
Larry Page’in, üniversiteyi bitirdikten sonra doktora programı yapmayı düşündüğü Stanford Üniversitesi, gelişmiş bilgisayar bölümüyle tüm ABD'de ün salmış bir okuldu.
Larry'nin kafasındaki düşünce Stanford'da doktorasını yaptıktan sonra Silikon Vadisi'nde çalışmaktı. Kendisine Stanford Üniversitesini gezdiren rehberi Sergey Brin'le üç yıl sonra Google adında bir şirket kurup lisansüstü eğitimini yarıda bırakacağını kuşkusuz öngöremezdi.
Larry ve Sergey'in Google'ı doğuran ilk çalışmaları başlatıp yürüttüğü Stanford Üniversitesi, ülkenin diğer akademik kuruluşlarının tersine doktora öğrencilerinin ticari girişimlerini üniversite bünyesinde gerçekleştirmelerine sonuna dek destek olmuştu. Teknoloji lisanslama bölümüne yalnızca bu görev verilerek doktora öğrencileri ve diğer biliminsanlarının yeni ürünleriyle patent almaları, iş kurmaları özendiriliyordu.
Stanford'un lisanslama ofisi bu desteğin karşılığında ise yeni kurulan ve geleceği parlak görülen teknoloji şirketlerinden hisse satın alıyordu. Girişimciliği destekleyen anlayışın arkasında Stanford'un rektörü John Hennessy'in vurguladığı şu öngörü yatmaktaydı.
"Bazen dünyayı etkilemenin en önemli yolunun tez yazmaktan değil, inandığın teknolojiden yeni bir şey üretmekten geçtiğini burada insanlar gerçekten anlar. Stanford da öyle bir konumdayız ki yerleşkemizden bir mil uzakta öğrencilerimiz yeni kurulan şirketleri finanse eden birçok deneyimli işverenle görüşebiliyor."
William Henry Bill Gates
Stanford Bilgisayar Bilimleri Fakültesi 1996 yılında dört katlı, bej renk taşlardan yapılma ve giriş kapısında William Gates Bilgisayar Bilimleri yazan yeni binasına taşındı. Microsoft'un kurucusu William Henry Bill Gates, fakülteye 6 milyon dolar bağışta bulunarak bu binayı yaptırmıştı. Gates, Stanford'dan mezun olmamasına karşın, şirketinde birçok çalışanı bu okulu bitirmiştir.
William Gates fakültesinin üçüncü katında 360 numaralı oda dünyanın en büyük arama motoru Google’ın temellerinin atıldığı yerdi.
O dönemde arama motorları aranılan bilgiyi yaygınlık sıralamasına uygun biçimde değil gelişi güzel bir sıralamayla sunmaktaydı. Larry Page bu can sıkıcı durumun farkına ilk varan kişi değildi ancak sorunun çözümü yönünde ilk ve en önemli adımı atan programcı olmuştu.
Larry'nin çalışmalarına Sergey'in de katılmasıyla birlikte iki arkadaş 1997 yılında ilk arama motorları BackRub'ı üretti. BackRub, sırt masajı demekti. Arama motorlarına bu ilginç adı seçmelerinin nedeni sistemin bir internet sitesinin önemini kavramak için arkasında bulunan bağlantıları denetlemesinden ileri geliyordu. Gerekçe yerinde olmasına karşın arama motorlarına koydukları ad içlerine sinmeyince onu Google ile değiştirdiler.
Google, ardından yüz tane 0 gelen 1 sayısını anlatan Google teriminin harfleriyle oynanmış biçimiydi. Söz konusu ad değişikliğinden sonra arama motorlarını Stanford Üniversitesi’nin öğrenci, akademisyen ve yöneticilerinin kullanımına açtılar. Google’ın ünü yerleşkede kısa zamanda ağızdan ağıza yayıldı. Sitenin yalın ve aramaya odaklı anasayfası kullanıcıyla tam anlamıyla bir bütünleşme sağlıyordu.
Cisco Systems'in Başkan Yardımcısı Andy Bechtolsheim
O günlerde üniversiteden bir profesörün aracılığıyla Sun Microsystems'in kurucusu ve Cisco Systems'in Başkan Yardımcısı Andy Bechtolsheim ile tanıştılar. İnternet şirketlerine para kazanmak istediklerini dile getirince projelerini beğenen Bechtolsheim henüz ortada olmayan Google Inc şirketine yüz bin dolarlık bir çek yazdı. Bir Alman Yahudisi olan Bechtolsheim, bu çeki yazmasaydı, destek görmeyen binlerce parlak yazılımı projesi gibi belki Google da bir süre sonra unutulup gidecekti.
2000'li yıllar boyunca Google'ın temel gelir kaynağı, sitede arama sonuçlarını veren sayfanın sağ kesiminde gösterilen AdWords adlı metinsel reklamlar oldu. 2000 yılında uygulamaya geçen bu reklam hizmeti şirketin hızla büyümesini sağladı.
İki yüz bin kullanıcısıyla internetin en yaygın blog sitelerinden olan Blogger'ın 2003'te Google tarafından satın alınması AdWords gelirlerinde bir başka önemli sıçramaya yol açtı. Blog kullanıcıları AdSense uygulamasıyla AdWords reklamlarını yayımlayarak hem kendileri para kazanıyor, hem de Google'a para kazandırıyordu. Üstün reklamcılık başarısı Google'ı sonraki yıllarda kullanıcıya internette görsel arama yapma ve milyonlarca kitabın dijital taramadan geçirilerek hazırlandığı kitap tanıtım hizmeti sunmaya dek sürükledi.
Google'ın internette arama motoru olarak yaklaşık 6 yıldır görev yaptığı temel etkinlik alanının dışına ilk önemli çıkışı 2004 yılında e-posta alma ve yollama işlevi gören Gmail (Google Mail) hizmetiyle gerçekleşti. Gmail’in Microsoft’un Hotmail’i ve Yahoo’dan ayrılan en önemli özelliği yaklaşık beş yüz bin sayfa e-posta iletisini saklayabilme özelliğiydi.
Gmail’in 1 GB’lık belleği kamuoyunda bir şaka olarak algılandı ancak 2 Nisan’da bunun şaka değil, Google gerçeği olduğunu tüm dünya gördü.1 gigabyte’lık (100 megabyte) e-posta depolama alanı diğer e-posta gönderim hizmeti veren firmaların sunduğu alanın 100 katından fazlaydı.
Bugün Google’ı dünyanın en büyük şirketi yapan gelişmelerden biriside Kaliforniya’da etkinlik gösteren dijital haritacılık şirketi Keyholu’u 2004’te satın almasıydı. Kuşbakışı, üç boyutlu haritalarla yerleşim birimlerinin adresini bulmaya, iki nokta arasında yol uzaklığı ölçmeye yarayan Keyhole, uydu ve uçaklardan sağlanan görüntüleri dinamik biçimde kullanmasıyla müşterileri arasında büyük beğeni toplamıştı.
Google'ın tarihinin belki de en önemli yılı olan 2004'te şirketin kurucu ortağı Larry Page bir telefon görüşmesi yapmak için ABD Savunma Bakanlığı'na bağlı İleri Düzey Araştırma Projeleri Ajansı’nı aradı. Görüştüğü kişi Franz Josef Och'tu. Och, yapay zeka üzerine doktora yapmış, başarılı ve genç bir Alman bilgisayar mühendisiydi. 1997 yılından beri dillerarası istatistiksel bilgisayar çevirileri üzerine çalışma yapıyordu. Larry Page, bu telefon konuşmasında Google'da çeviri işini geliştirmek istediklerini belirterek Och'a şirketinde çalışması için iş teklifinde bulundu.
2015 yılında 70'den fazla dilde karşılıklı çeviriler yapma olanağı sunan program tüm dünyada kullanıcıların büyük ilgisini çekiyordu ancak beğenisini topladığı söylenemezdi. İngilizce, Fransızca ve Almanca gibi Avrupa kökenli diller arasında yapılan çeviriler dışında hedeflenen başarı yakalanamamıştı. Çevrilen metinler anlaşılır ancak yetersiz ve ilkel biçimdeydiler.
Google'ın çeviri sistemi zaman içerisinde özellikle mobil telefonlarda yararlanılan yeni özellikler taşımaya başladı. Örneğin, çeviri aracı görüntü çözümleme uygulamasıyla bir kişinin cep telefonuyla çektiği Çince menüyü anında İngilizce'ye çevirebiliyordu. Konuşma algılama düzeneğiyle Youtube'da gösterilen videoların altyazıları 50 farklı dile çevrilebiliyordu.
Google'ın çeviri biriminin asıl hedefi ise bu uygulamaları kesin bir başarıyla tamamladıktan sonra iki kişinin cep telefonlarıyla iki farklı dilde konuşmalarını anında çevirerek iletişim kurmalarını sağlayacak düzeneği geliştirmektir.
Google, ünlü video paylaşım sitesi Youtube'u 2006 yılında bünyesine katarak 8 yıllık şirket geçmişinin en büyük satın alımını gerçekleştirdi. Youtube, 2005'te kurulmuş, yalnızca 67 çalışanı olan ve Kaliforniya, San Bruno'da etkinlik gösteren bir şirketti.
Google'a satıldığı yılda internette video gösterimlerinin yaklaşık yüzde 46'sı YouTube, yüzde 23'ü MySpace, yüzde 10'u Google Video ve kalan yüzde 21’i ise diğer ortamlarda yapılıyordu.
1,6 milyar dolara Youtube’u satın almanın Google için ne denli büyük bir anlaşma olduğunu anlamak için şirketin yalnızca son bir yılda yaklaşık 130 milyon dolara toplam 15 şirket satın aldığını bilmek yeterliydi.
Üstelik YouTube’u diğer taliplileri olan Microsoft, Viacom, Yahoo ve News Corporation gibi güçlü rakiplerinin elinden almıştı.
Youtube'u devralan Google, şirketin başına reklamcılık bölümü başkan yardımcısı Susan Wojcicki'yi getirdi. Wojcicki, Google'in 1998'de Kaliforniya, Menlo Park'ta kurulduğu garajın sahibiydi.
Wojcicki'nin şirkete yaptığı en büyük katkılardan birisi internet kullanıcılarının Google'ın reklamcılık programı AdWords’u kendi web sitelerinde yayına açma önerisiydi. Wojcicki’nin bu parlak önerisiyle AdSense doğdu. Kişisel, kurumsal internet sitelerinde Google'a verilen reklamları yayımlayan kişiler veya şirketler reklamların tıklanmasıyla bu işten hem kendileri, şirketleri para kazanıyor hem de Google'a kazandırıyordu.
Wojcicki'nin öncülük ettiği yeniliklerden bir diğeri ise Google arama motoruna görüntü sayfasının eklenmesiydi. Kullanıcıların "Jennifer Lopez'in yeşil elbisesi" başlığı altında beklenmedik sayıda arama yapmasının fark edilmesi üzerine bu uygulama bir arama seçeneği olarak ikinci sayfaya yerleştirilmişti.
Google'in kitap arama uygulamasıyla dünyanın her yerinde kütüphanelerde ve yayıncılarda bulunan milyonlarca kitabın aranıp önizlemesinin yapılabilmesi de bir Wojcicki projesiydi.
Google'ın büyümesinde önemli yer edinen satın almalardan birisi de internet üzerinden reklamcılık hizmetleri sunan DoubleClick'ti. Reklam verenler ve ajanslar için reklam kampanyaları oluşturmada büyük başarı yakalayan şirketin başlıca müşterileri arasında Microsoft, General Motors, Coca Cola, Motorola, L'oreal, Apple ve Nike gibi sektörlerinin öncü şirketleri yer alıyordu. Google, 3,1 milyar dolar ödeyerek DoubleClick'i 2007'de bünyesine kattı.
Google'ın yüksek bedelli satın almalarından bir diğeri küresel konumlama sistemi (GPS) tabanlı, akıllı telefonlar ve coğrafik yön bulma (navigasyon) gereci için uygulama programı Waze'di. Kullanıcıların trafik yoğunluğu bildirimine göre çalışan Waze, gidilen yeri, yolculuk süresini ve diğer ayrıntıları adım adım yönlendirmelerle gösteriyordu.
2013 yılında yapılan Mobil Dünya Kongresi'nde tüm mobil uygulamalar içerisinde en iyi mobil uygulama ödülünü kazanmıştı. Aynı yıl Google yaklaşık 1,1 milyar dolar ödeyerek Waze'i satın aldı.
Google son yıllarda robot üretim şirketi Boston Dynamics, akıllı termostat üreticisi Nest ve yapay zeka şirketi DeepMind gibi internet dışı sektörlerde etkinlik gösteren firmalara önemli miktarda yatırım yaptı. Sergey Brin, Google'in ana sektörü dışında yer alan çalışmalara ilişkin en önemli hedefi ise 2015 yılında bir basın toplantısıyla kamuoyuna duyurdu.
Google'nin ilk halka arzı ana finansal sisteme geçişinden yaklaşık beş yıl sonra, 19 Ağustos, 2004'te gerçekleşti. Şirket bu arz sonucunda yatırımcılarla, hisse başına 85 $'dan 19,605,052 hissesini paylaştı.
Şirket bugün itibarıyla GOOG menkul değer sembolü altında NASDAQ borsasında, GGQ1 imiyle de Frankfurt Menkul Kıymetler Borsası'nda işlem görmektedir.
15 yılı aşkın süredir, Türkiye ofisimiz ile ülkemiz için yeni çağda bilgiyi erişilebilir kılmak ve teknolojinin daha etkin kullanılabilmesini sağlamak amacıyla çalışmaya devam ediyoruz.
Madem Google’dan bahsediyoruz 2010 yılında yayınladığım bir yazımı paylaşmak istiyorum sizlerle.
Hatırlarsınız 2010 yılında zaman zaman YouTube kapatılıp açılmıştı. Google’ın bile kapatılabileceği konuşuluyordu. Bende o zaman neden Google’ın Türkiye’de bir karşılığı yok diye bir yazı yazmıştım. İlginç olan yıl 2023 hala yok. TOGG otomobilini yapmayı başarabildik inşallah bir Arama Motoruda yapmayı başarabiliriz.
"İnternet, insanoğlunun tam olarak anlamadan inşa ettiği az şeyden birisidir." - Erick Schmidt
**Bu yazı Özkan Gözütok tarafından Düzce Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Toplam Kalite Yönetimi Çok Uluslu Şirketler ve Yeni Dünya Düzeni Prof. Dr. Zafer Akbaş'ın dersi için hazırlanmıştır.
Günümüzde kuruluşlar, rekabetçi kalabilmek için ele alınması gereken çok sayıda zorlukla karşı karşıyadır. Hizmet kalitesini iyileştirme sürecinde müşteriye öncelik vermek, verimlilik ve müşteri memnuniyeti arasında bir denge kurmak, çalışan bağlılığına odaklanmak en önemli noktalardandır.
Bu çalışmada önce sosyal sorumluluk kavramı tanımlanarak, sosyal sorumluluğa ilişkin teoriler açıklanacak, sosyal sorumluluk uygulamalarının aşamaları anlatılacak ve insan kaynakları açısından sosyal sorumluluğun önemi ele alınmaktadır.
Günde 2 uçağı hatalı iniş yapan bir havayolu şirketi sizce kaç yolcuya bilet satabilir? Ya da yılda 5.000 hatalı ameliyat yapan bir hastanede kaç tane hasta gönül rahatlığıyla ameliyat olmayı tercih edebilir? İşte bu soruların oranlarını en aza indirmek için Yalın 6 Sigma var… Peki Yalın 6 Sigma Nedir?